12 Mart 2012 Pazartesi

_______ Dayanılmaz Hafifliği



(Lütfen boşluğu kafanıza göre doldurunuz.)

Ah evet, kıskandım!
Evet, özlemiştim de zaten!
Özlediğimin uzun zamandır farkındaydım ama
tembelleşen bünyeyi harekete geçirecek tetikleyiciyi
bulmak pek de kolay olmuyor.
Öyle bir tembellik ki, uzun süre aynı profiller etrafında
dönüp dururken sürekli aynı şeylere baktığını fark
etmeni bile engelliyor.
Bir anlık ‘kendine gelme’ sırasında sorabiliyorsun ancak
kendine, “Yahu, neye bakıyorum ben bir saattir?” diye.
Sonra cevap vermeye üşendiğin için sorduğun soruyu
unutup kaldığın yerden devam ediyorsun tembelliğe.
Pek de tatlı yayılıyor insanın kanına sinsi meret!
Aldanmamak lazım tatlı diline.

 Demek kıskanmanın da masumu, işe yarayanı var.
Yazıyorum.
Bu haliyle “Sen de seviyordun yazmayı. Hala seviyorsun.
Hem bu ne ya! En güzelini sen yazarsın…” diye kışkırtıyor
beni içten içten.
Yazıyorum…

Biraz paslanmış cümleler çıkıyor başta belki ortaya, olsun.
Yaza yaza pasını atmak üzere yazıyorum bu gece
tüm sözcükleri.
Ve tüm sözcüklerin şerefine basıyorum klavyemin tuşlarına.
Yarasın!

Hiç yorum yok: