12 Aralık 2010 Pazar

Şemsiyeden Daha Fazlası


Üstüne uygun şemsiyesi yok diye yağmurlu havalarda eve kapanıyordu. Oysa, dışarı çıkıp yürümeye ne kadar ihtiyacı vardı. Dışarı çıkmalı, biraz yürümeli, insanları seyretmeli ve kendi kendine konuşup gülmeliydi sokaklarda ama ne ıslanası vardı ne de üstüne uygun bir şemsiyesi. İşin kötüsü, şemsiyesine uygun üstü de yoktu.
Öyleyse niye almıştı o şemsiyeyi?
Bir anlık alışveriş çılgınlığıyla para harcama hırsı onu ele geçirmiş ve düşünmeden alıvermişti işte; şimdi evdeydi. Yağmurlu havaların kasveti de burdan geliyordu onun için; takıntılarından. Pencere kenarına mahkum etti kendini, sınırını çizdi ve arkasında saklandı. Takıntılarından oluşan demir parmaklıklar "Dur!" diyordu ona ve o da duruyordu. Söz dinlerdi, o konuda hiç bir takıntısı yoktu.
Ama hangisi daha kötü?
Bir anlık alışveriş çılgınlığıyla gelen para harcama hırsının onu ele geçirmesi mi?
Üstüne uygun şemsiyesi ve şemsiyesine uygun üstü olmadığı için kendine olmayan demir parmaklıklar yaratması mı?
Ya da daha fazlası...

Hiç yorum yok: