11 Aralık 2010 Cumartesi

Ruhun Halleri

Ahhh… Açım yine… Midem boş… Öte yandan bir lokma daha yersem kusacağım. Kararsızım…

Neyse ki ruhum boş değil, aç değil, kararsız değil. Melodilerin masalında süzülmeyi seviyor. Yavaş yavaş bazen, her notayı öpe koklaya süzülüyor ruhum; öyle büyüleyici ki. Bazen koşup duruyor ardına bakmadan, korkmuş kaçıyor belli. Ah işte o zaman parçalayıveriyorum masal perdelerimi ki ruhum zarar görmesin. Başka neyim kaldı ki bana ait bana özel… Ve yine bir o kadar benim tarafımdan türlü işkenceye uğrayıp yine bana tapan. Ertesi gün yok olmayacağını biliyorum, beni bekler ruhum, bana sahip çıkar benim de ona sahip çıktığım gibi. İhanet etmez. Somut ihanetlerle kuşatılsa çevrem bu soyut sığınak korur beni, korur bedenimi, korur aklımı-fikrimi, duygularımı korur, şarkılarıma yer açar, dinler, bıkmaz… Ve ben söylerim, susmam, bağırır dururum- çoğu kez içimden… En ihtiyacım olduğu anda sarılır bana; ihtiyacım olmasa yine sarılır. O benim, ben oyum, o benim, ben onunum. O benim şeffaflığım, saydam yüzüm, ben onun görülebilirliğiyim. Melodilerin masalı… O rengârenk diyar… Her hali içinde barındıran âlem… İsmin halleri gibi insanın halleri ve insanın halleri ruhun hallerine bırakıyor yerini bu her rengi içine almış masalsı melodilerde.

(…)

Ruhumun yalın hali! Öylesine dingin… Melodiler o kadar sakin… Masal diyarı bir o kadar huzur dolu. Bir renk cümbüşü yaşatır ruhuma, ruhum da bedenime. Paylaşımcıdır ruhum kendine saklamaz renkleri.

Ruhumun -i hali! Bir şeyler göstermeye çalışıyor bana. Renklere sığınıyor, onlarla oynuyor. Melodilere anlamlar yüklüyor. Bir melodiden bin bir renk yaratıyor bana. Sürüklüyor, anlatıyor, hatırlatıyor, çırpınıyor… Belli ki bir şeyler göstermek istiyor bana. Ona yardımcı olmaya çalışıyorum. Görmem gerekeni görmeliyim. Geçte olsa!

Ruhumun -e hali! Hadi diyor bana, hadi! Hadi git durma. Yap! Ne istiyorsan, şimdi, bir saniye bile kaybetmeden yap. Ruhumun en asi yanı! Melodilerin masalsı dünyasından ışık saçıyor bana. Notalar yanı başımda, sevdiğim sesler benimle. Yol gösteriyor. Yalnız bırakmıyor, ışıksız da… Biliyor karanlıktan korktuğumu. Çünkü o benim, ben oyum, o benim, ben onunum. O benim şeffaflığım, saydam yüzüm, ben onun görülebilirliğiyim.

Ruhumun -de hali! Ne olduğumu, nerede olduğumu hatırlatıyor bana. Ben neyim, ben kimim, neyi severim, ne yaparım/ yapabilirim, ne düşlerim… Bazen nazik, sabırlı, uysal… Bazen kaya gibi, notaları tutup kafama fırlatır, benden daha acımasız. Ama bir şekilde beni anlatır bana, bize. Kendimi kaybetmiyorsam bu ruhumun -de hali sayesinde.

Ruhumun -den hali! Bir nevi maneviyat silsilesi. Yüzeysel yaşayıp giderken duyumsayamadıklarımı, özümseyemediklerimi, içime çekemediklerimi sezdiriyor bana. Melodileri soluduğum havaya karıştırıyor. Nefes alır gibi kolay… İçime çekiyorum, sonra dışarı salıveriyorum… Durmuyorum. Dolu dolu, derin derin bir nefes daha alıyorum. Yaşıyorum. Ben nefessiz kalana değin notalar karışacak soluduğum havaya. Nefesim kesildiğinde özgürler benim tarafımdan, başka ruhların bedenlerine can vermek üzere.

Nasıl insanın halleri ismin halleri gibi sınırlandırılamazsa, ruhun hallerine de bir sınır koyulamaz. O masalsı dünyadan beslendiği sürece değişecek, değişecek, değişecek! Her yeni melodide kendini yeniden bulacak ve kıpırdanacak, beni de oyununa dahil edecek. Çünkü o benim, ben oyum, o benim, ben onunum. O benim şeffaflığım, saydam yüzüm, ben onun görülebilirliğiyim.

Ruhum! Her halinle ihya ediyorsun beni. Sonu olan sınırlı somutluğumdan yok olmak nedir bilmeyen sınırsız soyut varlığına, sonsuz teşekkürler.

Ey okuyucu! Ruhunu melodilere ver, kendini ruhuna. Sonra bırak ruhun seni ele geçirsin, sarıp sarmalasın, beslesin, büyütsün... Melodilerin masalsı dünyasının ruhu, biricik ruhunu kutsasın!

…Ve hala açım! Nefesim kokuyorsa açlıktan bu iğrendirir mi seni? O zaman şimdi burada doyur beni. Off ama bir lokma dahi yersem kusacağım sanki. Bu daha iğrenç olmaz mı ne dersin? O zaman hadi doyur beni ve iğren!

Kararlıyım!

Hiç yorum yok: